1071 de Alparslan Anadolu kapılarına Türklere açtığında ,Türklere has olanların yanı sıra islami özellikleri de birlikte getirmişti. İlk Anadolu Selçuklu eserlerinde bunları görmek mümkündür.
Anadolu da Türk kimliği taşıyan ve yeni olan kültür ortamını yaratmak, gençliğinde Bizans’la sıkı ilişkiler içindeki bir uç beyliği olan Osmanlı imparatorluğuna nasip olmuştur.Osmanlı’nın başarısı, bu işi yalnız kültür alanında değil politik alanda uygulanmasında olsa gerektir.
Bu gün kendi sanatlarımız olarak yaşayan tek dal halk sanatlarıdır diyebiliriz. Geleneksel halk sanatları arasında en yaygın ve zengini ise dokumacılıktır. Gerçi bugün halk sanatlarında eskisi gibi bir yaratıcılıktan söz etmek güçtür. Ama hiç değilse eskiyle bağlar tamamen kopmamıştır. Sanat tarihi yazıcılığı açısından da halk sanatlarımızla gerekli ilişkiyi tutulabilecek yolların en iyilerinden biri gibi gözükmektedir.
YÖRÜK ÇULLARI
Yörüklerde <<çul>> iki ayrı tür dokumanın adıdır. Bunlardan birincisi çadırı meydana getiren siyah,genellikle nakışsız dokumalardır. Çadır çulları çadırda kullanış yerlerine göre <<çadır,yan stil,ön stil>> gibi isim alırlar. Dokundukları tezgah da diğer çulların dokunduklarından ayrıdır. <<çulallık>> veya <<çulhuluk>> dene mutaf cinsi tezgahlarda dokunurlar.
Konumuz olan diğer çul türü ise Yörüklerce <> veya <> diye de adlandırılır. Güneybatı Anadolu da ki Anamas yaylalarında çıkan kara koyunlu,karakeçili, sarı keçili vb.. aşiretlerce ihram adı kullanılır. Bin boğa ve soğanlı yaylalarındaki aydınlı aşireti ise yük çulu demektedirler. Ayıca gerek bu aşiretler ve gerekse bazı köy yerleşmelerinde <
> dendiğinde saptanmaktadır. Bilindiği gibi Yörükler yaşadıkları hayat nedeniyle eşyaları ve yiyeceklerini yanlarında bulundurmak için çuvallar dokumaktadırlar. Bu çuvallar çadırın etrafına dizilir. Çuvalların hemen yanında , Yörüklerin yatağı ve yorganından oluşan <> veya <<<> yer alır. Yük çulu , bu çuvalların ve yükün üstüne örtülerek altlarındaki malları çeşitli etkilerden korur. Göç sırasında bütün eşyalar develere yüklenmektedir. Burada da çul, yükün üstüne örtülür. Bunu dışında Yörüklerin uyurken çula sarındıklarına da rastlanılır.
YÖRÜKÜN TIRI DEVE
Göçebelik yapan Yörüklerin en büyük aracı devedir. Deve “Yörük’ün Tırıdır”.Yörükler ununu, tuzunu, kazanını, yatağını, keçesini, çadırını, yayığını, topan tasını, her şeyini deveyle taşırdı.Bunun için devesi olmayan ölü,az olan da rezil demekti. Devesi çok olan saltanatını sürer sıkıntı çekmezdi.
Devenin sırtına vurulan “havut,, keçenin en iyisi ile kaplanır, üzerine boncuklar dizilirdi. Deve süsleme işinde Obalar birbiriyle yarışır, en iyi süsleyen oba havasını atardı. Devenin yuları en iyi olukmadan yapılır, üzeri inciler-boncuklarla süslenirdi. Hayvana takılan çanlar önceden alınıp birbirinin sesine benzememesine dikkat edilirdi. Birden fazla çan, yanaklarına değişik tonda ses veren ziller takılır, en iyi süslenen deve en önde giderdi. Bu yazılanlar çocuklarımıza anlatıldığında masal gibi geliyor. Ancak bu kültürümüzü teknolojinin ileri olduğu dönemde mümkün değildir. Amacımız Tarihimizi, örf ve adetlerimizi bu tür faaliyetlerle nesilden nesile aktarmaktır.